Makaleler /

YENİLEN HER YEMEK TEMSİL VE AĞIRLAMA GİDERİ OLARAK KABUL EDİLEBİLİR Mİ?

Günümüzde şirket yöneticilerinin ticari iş ilişkisi içerisinde bulundukları ya da şirkete fayda sağlayan kişilerle yemek yeme olayına sıkça rastlanılmaktadır. Bu şekilde yenen yemeklerin bedelleri gerek muhasebe gerekse vergi kanunlarımız bakımından temsil ve ağırlama gideri olarak değerlendirilmekte ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirilecek gider olarak dikkate alınmaktadır. Bazı durumlarda ise, işle ile ilgili olmayan yemek faturalarının da bu kapsamda değerlendirilerek gider olarak yazıldığı ve KDV’lerinin indirim konusu yapıldığı görülebilmektedir.


 

Muhasebe birimlerinin gelen her yemek faturasının özel mi yoksa işle ilgili mi olduğunu bilmesine çoğunlukla olanak bulunmamaktadır. Peki, yemek giderinin temsil ve ağırlama gideri olarak dikkate alınmasında temel bir ölçüt ya da standart yok mu? Tek ölçüt, patron ve yöneticilerin ifadeleri mi?


 

Yemek harcamalarının temsil ve ağırlama gideri kapsamında değerlendirilebilmesinde esas alınan ölçüt 


 

Vergi mevzuatımızda temsil ve ağırlama harcamalarının tanımı, kapsamı ve gider yazılması hususunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, temsil ve ağırlama harcamaları genel giderler arasında değerlendirilmektedir.


 

Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir Vergisi Kanunu’nda ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denilmektedir. Yapılan genel giderlerin kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi için,


 

■ Söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması,

■ İşin önemi ölçüsünde yapılması,

■ Giderlerin kazancın elde edilmesine yönelik olması,

■ Karşılığında bir iktisadi kıymet iktisap edilmemiş olması ve maliyete girecek giderlerden olmaması,

■ Kanunen kabul edilmeyen giderler arasında yer almaması gerekmektedir. Bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün değildir


 

Temsil ve ağırlama harcamaları ile kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Ancak, suistimallere açık olması nedeniyle bu giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgisini kurmak her zaman kolay olmayabilmektedir.


 

Maliye Bakanlığı, yemek harcamalarının;


 

■ İşle ilgili olması,

■ İşin önemi ölçüsünde yapılması,

■ Kişisel ihtiyaçlar kapsamında keyfi olarak yapılan harcamalar olmaması, şartıyla, temsil ve ağırlama gideri kapsamında Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/1. maddesine göre kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabileceği görüşündedir. (MB. GİB. Karabük Defterdarlığı’nın 31/07/2013 tarihli ve 35831311-İndirimler-10 sayılı özelgesi)

Öncelikle belirtmek gerekir ki, yemek yenilen yani temsil ve ağırlama harcamasının yapıldığı kişinin veya kişilerin firma ile ticari ilişkisi olması şarttır. Dolayısıyla bu giderlerin her şeyden önce işletme sahibi veya sahiplerinin şahsi ihtiyaçları ve zevklerini tatmine yönelik olmaması, temsil masrafl arının kimin için ve ne münasebetle yapıldığının belli olması zorunludur. Bu nedenle, yemek harcamalarının herhangi bir vergi incelemesi sırasında, inceleme elemanına ibraz edilecek faturayla tevsik edilmesi ve bu faturalarda harcamaların kimlere nerede, ne zaman ve ne maksatla harcanmış olduğunun izah edilmesi gerekmektedir. İlliyet bağının ispatı mükellefe aittir.


 

Öte yandan, temsil ve ağırlama gideri olarak değerlendirilen yemek bedeline ilişkin KDV genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılabilmektedir. Ancak, şirket sahip ve yöneticilerinin şahsi ihtiyaçları ve zevklerini tatmine yönelik yemek giderlerinin gider yazılması ve KDV’sinin indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.


 



Son söz olarak; Maliye Bakanlığı’nın yemek giderlerinin temsil ve ağırlama harcaması olarak değerlendirilebilmesi için, bu konunun suistimallere de açık olduğunu dikkate alarak daha somut ve anlaşılır şartlar belirlemesi ve bu konuda bir standart oluşturması gerekmektedir. Bu şekilde yapılacak bir belirleme, suistimalleri önlemesinin yanı sıra, mükellefl eri de rahatlatacaktır.